1 Şubat 2015 Pazar

İSPANYA - BARSELONA 2

Barselona gezimizin 3.gününde sabah erkenden Gizem ile Park Guell'e gitmek üzere metro istasyonunun yolunu tuttuk. Avrupa ülkelerinin en sevdiğim yanı gelişmiş metroları ile her noktaya ulaşımın kolaylıkla sağlanması. Ama Park Guell'i bulmamız çok kolay olmuyor çünkü metro durakları parka uzak noktalarda. Bu sebepten her köşede birine sorarak yolumuza devam ediyoruz. Gizem ile yol sorarken tercihlerimiz genellikle yaşlı insanlar oluyor. Bunun sebebi annelerimizin yaşlı ve üniformalı kişilere yol sorun diye tembihlemesinin bizdeki bilinçaltı mı yoksa yaşlıların sevimliliğinden mi bilmiyorum :) Ama biliyorumki İspanyol amcalar çok yardımsever :) Hele bir tanesi ingilizce bilmediği için 1-2 sokak ötedeki anlatamadığı metro durağını bizle gelerek göstermesi :) Tabiki gezilerin en tatlı bölümleri kategorisine bu yol ararken kaybolma ve toplu taşıma kullanma seansları girer. Bu anlarda kent en doğal en günlük halini size açar. Siz çok başka yerlerde tüm merakınızla tatildeyken; insanlar en rutin şekilde işe gidiyordur, alışveriş yapıyordur, çocuğunu parka götürüyordur.
Sonuç olarak biz yolumuzu buluyoruz, bitmek bilmez dimdik yürüyen merdivenlerle Park Guell'e tırmanıyoruz. Ama park gezimizi bitirdiğimizde farkediyoruzki biz yolumuzu baya uzatarak parkın arkasından dolaşmışız. Pişman mıyız peki? Tabiki değiliz. Yoksa bize çok özel gelen açık havada konumlandırılmış metrelerce tırmanan bu yürüyen merdivenden ve uzaktan uzağa manzaramıza dahil olan Barselona'nın arka sokaklarının güzelliğinden bihaber İstanbul'a dönecektik.



Tırmanışımızı tamamladıktan sonra adeta bir İspanyol pembe dizisinin içinde buluyoruz kendimizi. Arka fonda nerede olduğunu ilk seferde kestiremediğiniz bir sokak sanatçısının gitar tınıları... Her köşede görmeye alışık olmadığımız kaktüsler... İçimize kadar işleyen güneşin güzelliği... Uzaktan uzağa bize göz kırpan deniz ve güzel Barselona... ve tabikii tertemiz bir ilkbahar sabahı... Huzur ve mutluluğun bir başka tarifi. Bu satırları yazarken bile o güzel sabahın neşesiyle doluyor taşıyorum.



Eğlence amaçlı asılmış üzerinde dilek yazan asma kilitler..



Akdeniz gerilerde parlarken Sagra da Familia da ön tarafta göz kırpıyor.




Hedefimiz arkamızda parlıyor. Bu noktada Park Guell hakkında bilgi vermek istiyorum. Gaudi, parkın adını alan zengin bir sanayici olan Guell için bu parkı tasarlıyor. Guell 17 hektarlık bu araziyi aldıktan sonra buranın halka açık bir park ile 60 adet konut yapılmasını planlıyor. 1900-1914 yılları arasında Gaudi bu arsa üzerinde çalışıyor ve tek bir ev bile satılamıyor. Sonraki yıllarda devlete geçen park kamuya tamamen açık bir park haline geliyor. Parkın aşağısında bulunan Hansel ile Gratel'in evine benzetilen 2 yapıdan biri ziyaretçiler için diğeri park çalışanları için yapılmış. Park alanındaki yapıların çoğu bizde çöpe atılan kırılmış rengarenk seramiklerin birleştirilmesiyle yapılmış. İlhamını doğadan alan Gaudi'nin, doğayla iç içe bu parkını gezdikten sonra Gaudi'yi ve tarzını biraz daha iyi anlıyorsunuz. Doğa, doğallık aşığı bir insan olarak Gaudi'yi neden bukadar çok sevdiğimi parkı gezdikten sonra çok daha iyi anlıyorum :)


Tasarım ve doğallık bu olsa gerek...





Parkın meydanını akdenize karşı konumlandırılmış dalga şeklindeki seyir terasları çevreliyor. Bu meydan parkın tam merkezine konumlandırılmış ve yıl içinde çeşitli aktiviteler bu meydanda oluyormuş.








Seyir teraslarının alt kısımları.





Parkın simgesi sayın kertenkele :)



Hansel ile Gratel evi olarak anılan ziyaretçi ve çalışanlar için tasarlanmış evler. Arkada ise eşsiz akdeniz... Sol taraftaki yapı müze olarak kullanılmakta. Parkın ana girişi ise burası.




Müzeden parkın girişinin görünüşü. 








Müzede Gaudi ve park hakkında kısa belgeseller mevcut. Müze demişken Gaudi hakkında kısa bilgi vermek istiyorum. Bir bakırcının oğlu olan Gaudi romatizma hastalığı olduğu için çocukluğunda yaşıtlarıyla oynayamazmış. Yürümekte güçlük çektiğinden ötürü vaktinin çoğunu evinin çevresinde doğayı inceleyerek geçirirmiş. Bitki, böcek doğaya dair ne varsa kavanozlara koyup incelermiş. Böylelikle daha çocuk yaşlarda doğayı gözlemlemesi ve analizi ileriki yaşlardaki tasarımının temelini oluşturacak. İleriki yaşlarında mimarlık okuyan Gaudi'nin bir başka şansı Barselona'nın o dönemlerde sanatsal yönden bir merkez olması. Zenginlerle çalışan Gaudi'nin adı kısa zamanda yayılmış ve Barselona'da birçok esere imza atmış. 



Müzeden sonra parkın ana girişinden çıkıyoruz böylelikle parkı tersten gezmiş oluyoruz :)




Parkın karşısındaki hediyelik eşya dükkanlarında bir müddet dolaşıyoruz. Barselona'ya özgü rengarenk hediyeler bizi bizden aldı :) 

Günün devamında ilgi alanımıza göre Gizem'le yollarımız ayrılıyor. Gizem, babam ile buluşup Barselona'nın stadı Nou Camp'a gidiyor. Ben de tek başıma Gaudi'nin bir başka eseri olan Casa Battlo'ya gidiyorum.